Deprem Sonrası Salgınları Önlemenin Yolları
Afet bölgelerinde, genellikle büyük depremlerden sonra ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar saygıya yol açabilir. Çeşitli nedenlerle kendini gösteren hastalıklar, afet bölgelerindeki kurallardaki olumsuz değişikliklere bağlı olarak hızla yayılabilecekleri bir taban bulabilmektedir. Bu nedenle hayati riskler taşıyabilen bulaşıcı hastalıklara karşı çeşitli önlemler alınmalıdır.
Memorial Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Funda Timurkaynak, deprem sonrası afet bölgelerinde meydana gelebilecek salgın hastalıklar ve bunlardan korunma prosedürleri hakkında bilgi verdi.
Deprem sonrası enfeksiyonlar genellikle ikinci haftadan sonra görülür. Oluşma riski taşıyan enfeksiyonlar diğer üç şekilde gruplandırılabilir.
Yaralanmalar enfeksiyon riskini artırır
Özellikle doku kaybının eşlik ettiği açık kirli yaralanmalar yara enfeksiyonlarına neden olabilir. Bunların arasında önemli olan ve uzuv kayıplarıyla sonuçlanabilecek gazlı kangren gibi ciddi tablo da görülebilir. Bu tip doku bütünlüğünü bozan yaralanmalar, yıllar içinde tetanoz bağışıklığı azalmış kişilerde tetanoz için de risk taşır. Yaralı erişkinler son 10 yıl içinde aşılanmamışsa vakit kaybetmeden aşılanmalarında yarar var.
Covid-19 riski ve grip göz altı olmamalı
Deprem nedeniyle kurulan çadırkentlerdeki kalabalık yaşam ortamı, kış mevsimi nedeniyle halen yoğun olarak görülen COVID19, RSV ve influenza gibi viral faktörlerin oluşturduğu üst solunum yolu enfeksiyonu salgınına zemin hazırlıyor. Vücut direncinin zayıflaması da hastalıklara yakalanma ve bulaşma riskini artırır. Bu nedenle depremzedelerin maske kullanımına, sosyal mesafeye ve mümkünse el yıkamaya dikkat etmesi, kalabalık çadırların sık sık havalandırılması önemlidir.
Hayvanlardan bulaşan bakteriyel enfeksiyon riski
Bir depremde su veya yiyeceklerin vahşi ve evcil hayvanların idrarıyla kirlenmesi, ‘leptospirosis’ adı verilen ‘leptospira’ adı verilen bakterinin neden olduğu bir enfeksiyona yol açabilir. Hastalık; Ateş, titreme, miyalji, baş ağrısı, kusma ve ishal ile başlayıp kısa süreliğine düzelmesine rağmen semptomlar tekrar başlayıp karaciğer, böbrek fonksiyon bozuklukları ve menenjit şeklinde tabloya dönüşebilir. Kapalı şişelenmiş su, kaynar veya klorlu su kullanımı bulaşmayı önlemede değerlidir.
Hasarlı kanalizasyon sistemleri için önlem alınmalı
Deprem sonrası kanalizasyon sistemlerinin hasar görmesi ve içme sularına dışkı karışması sonucu tifo, dizanteri ve kolera gibi ishalli hastalıklar görülebiliyor. Depremde hayatını kaybedenlerin vücutlarından bulaşabilecek bulaşıcı hastalıklar sonludur. Kolera da bu enfeksiyonlardan biridir. Dışkı-ağız yoluyla bulaşan sarılık türleri (hepatit A ve hepatit E virüsüne bağlı) ve parazitik enfeksiyonlar oluşabilir. Bu tür hastalıklardan korunmak için tuvaletlerin sağlıklı bir şekilde kullanılması gerekmektedir.
Su klorlanarak kullanılmalıdır.
Su tüketimini kapalı şişelerde, kaynatılmış veya klorlu kullanmakta fayda var. Dünya Sağlık Örgütü’nün suların klorlanması için önerisi 1 litre suya 1 tatlı kaşığı %4’lük kokusuz çamaşır suyu ilave edip 30 dakika beklettikten sonra suyu kullanmaktır. Sebze ve meyvelerin klorlu su ile yıkanması ve ellerin dezenfekte edilmesi de gıda güvenliği açısından oldukça değerlidir.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı